Koşuyor Gibiyim
Kendimden geçmiş bir şekilde koşuyorum. Geçip gitmek ister gibi atmıyorum adımlarımı. Açabildiğim kadar çok açıyorum
adımlarımın arasını ama bir o kadar bitişiğe basıyorum. Koşmaktan maksadım,
sanki kaçıyorum fakat beni geriye çeken bir şeyler var. Daha hızlı, daha sert,
daha sağlam basıyorum sanki bu sefer, uzaklaşıyorum… derken kulağımda yine
nefesi.
Uyanıyorum. derin bir “oh be!”
çekiyorum. Gözüm karanlığa uyum sağlamış olmalı, her yer aydınlık ama çok net
değil. Kalkıyorum, duvarlara sokularak ilerlemeye çalışıyorum odanın içinde. Sayıklayarak “pencere neden kapalı? açmıştım oysa ki!” diye abuk sabuk
söyleniyorum. Kapının yerini biliyorum, orda değil. Dikkatlice bakıyorum, tek
bir noktada topluyorum her yeri. Burası, olduğumu sandığım yer değil. Korkuyorum,
aynı duyguyu hissediyorum kulağımda. Katı bir el itiyor paniğimi. Koşuyorum,
duvar yok. Kapıyı buluyorum, kolunu bulup kilidi açamıyorum…
Derken, kan ter içinde uyandım. bu gece, az önce hatta; bir kabustan
diğerine uzandım. Bir uykudan bir diğer uykuya uyandım. Koştum, tökezledim,
düştüm hatta. Son düştüğüm düşümde de sızdım. Kulağımda bir nefesti bu gece. Aşırı soğuk, aşırı hızlı… ve her birinde kurtulduğumu sandım.
Perdeleri ve pencereyi açmıştım
yatmadan, odanın kokusu gitsin diye… rüzgar hafifçe perdeye dokunuyor. Duvarımda sokak lambası ve rüzgarın ışık oyunu.sessizliğimi
zorlayıp bir süre izledim. -konserde uykusu gelen çocuklar gibi
homurdanarak- salyalarımı günlerdir üstümde olan kazağıma sildim. bir an önce
kuruması tercihim, eminim ki birkaç gün daha üzerimde olacak.
Tavanda perdenin silueti gözüme
takılıyor aniden. sanki koşan bir adam gibi; ince, uzun bir adam: “korkmuş
mu?” bakmamaya çalışıp kendimi bunları yazmak üzere tuşlara odaklamaya
çalışıyorum. “klavye!… tuşlar!”… yerleri değişmiş, değişmeye devam ediyor hala.
hareket ediyorlar, hepsi buğulu. Bazıları hariç.. “k, k, o… koşşş mu!” bir anda
bütün gücümle koşmaya başladım, koşar adımlarla, dakikalarca… geçmek
bilmeyen dakikalarca koştum sanki...
artık yüzümü ıslatıyor rüzgar. tıpkı kulağımdaki
gibi, ağır, çürümüş, buz tutmuş bir nefes kokusu… düşmeyi ve nihayet kurtulmayı
planlarken, düşünürken; adımlarım sonsuza giden bir kestirmenin içinde
sanki. o ses: “şimdi. Hadi artık!”
-Uyandım. Pencere ardına kadar açılmış. Sokak lambası titreyerek odamın içinde
alabildiğine yanıyor. Yatağımdan sıyrılmaya cesaret edemedim. Korkumu yumdum. Tekrar gelmemesini umdum, uyudum.
23.01.13
İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder