24 Ocak 2013 Perşembe


          Koşuyor Gibiyim

     Kendimden geçmiş bir şekilde koşuyorum. Geçip gitmek ister gibi atmıyorum adımlarımı. Açabildiğim kadar çok açıyorum adımlarımın arasını ama bir o kadar bitişiğe basıyorum. Koşmaktan maksadım, sanki kaçıyorum fakat beni geriye çeken bir şeyler var. Daha hızlı, daha sert, daha sağlam basıyorum sanki bu sefer, uzaklaşıyorum… derken kulağımda yine nefesi.
  Uyanıyorum. derin bir “oh be!” çekiyorum. Gözüm karanlığa uyum sağlamış olmalı, her yer aydınlık ama çok net değil. Kalkıyorum, duvarlara sokularak ilerlemeye çalışıyorum odanın içinde. Sayıklayarak “pencere neden kapalı? açmıştım oysa ki!” diye abuk sabuk söyleniyorum. Kapının yerini biliyorum, orda değil. Dikkatlice bakıyorum, tek bir noktada topluyorum her yeri. Burası, olduğumu sandığım yer değil. Korkuyorum, aynı duyguyu hissediyorum kulağımda. Katı bir el itiyor paniğimi. Koşuyorum, duvar yok. Kapıyı buluyorum, kolunu bulup kilidi açamıyorum…
   Derken, kan ter içinde uyandım. bu gece, az önce hatta; bir kabustan diğerine uzandım. Bir uykudan bir diğer uykuya uyandım. Koştum, tökezledim, düştüm hatta. Son düştüğüm düşümde de sızdım. Kulağımda bir nefesti bu gece. Aşırı soğuk, aşırı hızlı… ve her birinde kurtulduğumu sandım.
   Perdeleri ve pencereyi açmıştım yatmadan, odanın kokusu gitsin diye… rüzgar hafifçe perdeye dokunuyor. Duvarımda sokak lambası ve rüzgarın ışık oyunu.sessizliğimi zorlayıp bir süre izledim. -konserde uykusu gelen çocuklar gibi homurdanarak- salyalarımı günlerdir üstümde olan kazağıma sildim. bir an önce kuruması tercihim, eminim ki birkaç gün daha üzerimde olacak. 
   Tavanda perdenin silueti gözüme takılıyor aniden. sanki koşan bir adam gibi; ince, uzun bir adam: “korkmuş mu?” bakmamaya çalışıp kendimi bunları yazmak üzere tuşlara odaklamaya çalışıyorum. “klavye!… tuşlar!”… yerleri değişmiş, değişmeye devam ediyor hala. hareket ediyorlar, hepsi buğulu. Bazıları hariç.. “k, k, o… koşşş mu!” bir anda bütün gücümle koşmaya başladım, koşar adımlarla, dakikalarca… geçmek bilmeyen dakikalarca koştum sanki...
artık yüzümü ıslatıyor rüzgar. tıpkı kulağımdaki gibi, ağır, çürümüş, buz tutmuş bir nefes kokusu… düşmeyi ve nihayet kurtulmayı planlarken, düşünürken; adımlarım sonsuza giden bir kestirmenin içinde sanki. o ses: “şimdi. Hadi artık!”
-Uyandım. Pencere ardına kadar açılmış. Sokak lambası titreyerek odamın içinde alabildiğine yanıyor. Yatağımdan sıyrılmaya cesaret edemedim. Korkumu yumdum. Tekrar gelmemesini umdum, uyudum.
                                                    23.01.13
                                                    İstanbul         

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder